RSS

Tip 2 Diyabete karşı alınacak basit önlemler ve teşhis-tedavideki yeni gelişmeler

14 Eki

Şeker hastalığı „Diabetes mellitus“

Diabetes mellitus (Şeker hastalığı) genellikle genetik ve çevresel etkenlerin birlikte oluşturduğu ve kanda glikoz seviyesinin aşırı yükselmesi ile sonuçlanan kronik metabolik bir hastalıktır. Halk arasında şeker hastalığı olarak da geçen Diabetes mellitus tarihte bilinen en eski hastalıklardan biridir. Diabetes mellitus tarihte ilk olarak karşımıza eski Mısır yazıtlarında çıkmaktadır. Hastalık, yazıtlarda diyabet hastalarının idrarının tatlı olması anlamına gelen Tatlı sıvı yani Diabetes mellitus olarak geçmektedir.

untitled-12

***

Şeker, vücut için iyi bir enerji kaynağı olup karışık bir metabolik süreç sonunda hücrelere alınır. Sağlıklı insanlarda gıdalar yolu ile alınan şeker hücrelere taşınarak enerji kaynağı olarak kullanırken şeker hastalarında bu mekanizma düzgün çalışmadığı için kan şekerinin yükselmesine neden olur.

Şeker hastalığının Tip 1 Diyabet ve Tip 2 Diyabet olmak üzere iki ana grubu bulunmaktadır. Bu iki ana grubun dışında hastalığın alt grupları da bulunmaktadır. Bu grupların her birinin ortaya çıkma sebebi farklı olsa da hepsinin oluşturduğu temel sorun aynıdır.

Aşağıda, birçok insanı yakından ilgilendirecek Tip 2 Diyabet hakkında oldukça yeni sayılabilecek teşhis, tedavi ve hastalığa karşı önceden alınabilecek önlemler konusunda bazı bilimsel çalışmalar ve bu çalışmalardan ortaya çıkan sonuçlar yer almaktadır. Bu çalışmalara geçmeden önce hafızaları tazelemek adına Tip 2 Diyabet hakkında genel birkaç bilgiyi değinmekte fayda var.

Tip-2 diyabet nedir 

Tip-2 diyabet, pankreas tarafından üretilen insülinin yeterli üretilmemesi sonucu vücutta kan şekeri düzeyinin yükselişe geçmesiyle sonuçlanan metabolik bir hastalıktır. Hastalık uzun vadede başta kan damarları ve sinirler olmak üzere birçok organda geriye dönüşü olmayan kalıcı hasarlar meydana getirir. Kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, retina hasarı ve erektil disfonksiyon bu zararlardan bazılarına örnek teşkil etmektedir.

Tip 2 diyabet sadece yaşlılarda görülmüyor?

Geçmişte Tip 2 diyabet için yaşlılık hastalığı denirdi. Gerçekten de Tip 2 diyabet geçmişte gençler arasından pek görülmeyen, genellikle yaşlılarda görülen bir hastalıktı. Günümüzde hazır gıdalarda kullanılan katkı maddeleri, hareketsiz bir yaşam, aşırı kilo alımı ve çevresel faktörler gençlerin ve çocukların metabolizmalarının çok erken bozulmasına sebep oluyor. Bu da gençler ve çocuklar arasında başta Tip 2 diyabet olmak üzere diğer metabolik hastalıkların hızla yaygınlaşmasına sebep oluyor.

idf

Yapılan istatistiksel çalışmalar sadece ABD de genç nüfusun yaklaşık dörtte birinde öncü diyabet belirtilerinin olduğunu gösteriyor.

Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF), 6. Diyabet Atlasının verilerine göre dünyada her onbir yetişkinden biri diyabet hastası. Yine aynı kuruluşun verilerilerine göre dünyada yaklaşık 415 milyon diyabet hastası bulunuyor. (Kaynağa buradan ulaşabilirsiniz)

Sağlık Bakanlığının yaptığı istatistikler Türkiye’de yedi milyonun üzerinde diyabet hastası olduğunu gösterse de gerçek sayının çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

2015 ve 2016 yıllarında yapılan çalışmalarından bazıları

Tip 2 diyabet için yapılan araştırmalardan çıkan ortak sonuç, hastalığın genetik yatkınlık ile yanlış yaşam tarzından kaynaklandığını işaret ediyor. Başka bir ifadeyle Epigenetik faktörler hastalığın ortaya çıkmasında önemli rol oynuyor. Aşağıda hastalığı ortaya çıkaran sebepler anlatılırken ayrıca Epigenetik konusuna da değinilmektedir.

Spor, Tip 2 diyabeti düşürüyor1

Fiziksel egzersiz insülin duyarlılığını artırarak Tip 2 diyabet riskini düşürüyor: Alman Diyabet Araştırma Merkezi (DZD) tarafından yapılan bir araştırma, spor yaparken TGFß adındaki bir molekülün özellikle kas hücrelerinde aktif hale geçerek kan şekerini düşürdüğünü gösteriyor.

TGFß ne yapıyor: TGFß, glikoz ve yağ yakma konusunda negatif rol oynayan ve insülin duyarlılığını azaltan genleri baskılayarak insülin duyarlılığının yükselmesine, buna bağlı olarak kandaki şekerin dengelenmesine sebep oluyor. Not: Araştırmaya katılanların beşte birinde sporun bu pozitif etkisi görülmedi. (1)

Kas egzersizlerinin erkeklerde Diyabet 2 riskini düşürdüğünü gösteren benzer bir araştırma da 2012 yılında Jama Intern Med dergisinde yayınlandı. (11)

Tip 2 Diyabet kalıtsal mı

Tip 2 diyabet kalıtsal bir hastalık mı yoksa bir yaşam tarzından kaynaklanan bir hastalık mı. Bu soruya kesin olarak evet veya hayır demek şimdilik pek mümkün olmamakla beraber, yapılan birçok çalışma hastalığın ortaya çıkmasında genetik mutasyonlar kadar çevresel faktörler ile yaşam tarzının da önemli rol oynadığını gösteriyor. Gerek genetik çalışmalar gerekse epigenetik çalışmalar hızla devam ederken Nature dergisinin 04 Ağustos 2016 tarihli sayısında yayımlanan makalede hastalıkta rol oynayan  bazı mutasyonlara dikkat çekiliyor.

Güney ve Doğu Asya, Amerika ve Afrika’dan toplam 120.000 sağlıklı ve Tip 2 diyabetli kişinin 2katıldığı karşılaştırılmalı genetik çalışmada 15.700 kişinin genlerinin bazı bölgelerinde 126 anlamlı varyant olduğu ve bu varyantların TCF7L2, ADCY5, CCND2 ve EML4 genlerinde olduğu ve bunların da diyabetle ilişkili olduğu tespit edildi.

Epigenetik önemli bir faktör: Yukarıda değinildiği gibi her ne kadar hastalığın ortaya çıkmasında genetik mutasyonlar rol oynasa da yapılan araştırmalar genetik mutasyonların tek başına sebep olmadığını, sorunun ortaya çıkmasında asıl belirleyici olanın epigenetik faktörler olduğunu gösteriyor. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse Tip 2 diyabet, yaşam stili ve çevresel faktörlerin mutasyonlu genin çalışmasını teşvik veya baskılaması sonucu ortaya çıkıyor veya ömür boyu ortaya çıkmıyor. Bu bağlamda sağlıklı beslenme, düzenli spor ve vücut ağırlığının sağlıklı sınırlar içerisinde olması önem kazanıyor.

Not: Daha önce 90.000 kişi ile yapılan Genomweiten Assoziationsstudien (GWAS) adlı başka bir genetik araştırmada da genlerdeki bu varyantlar varlığı tespit edilmişti. (2)

Şişmanlık, Tip 2 diyabet için risk oluşturuyor (Göbek, bel ve kalça yağlanması farklı risk oluşturuyor)

Hiç kuşkusuz diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların ortaya çıkmasında şişmanlık önemli rol oynuyor ama Tip 2 diyabetin ortaya çıkmasında şişmanlıktan daha önemli olan fazla kiloların vücudun hangi bölgesinde yoğunlaşmış olması…

Yağlanmaya göre ve vücut şekli3

  • Elma vücut Tipi: Karın bölgesi yağlanma tipi. Bu yağlanma tipi iç organların yağlanmasına sebep olduğu için diyabet için risk oluşturuyor.
  • Armut vücut Tipi: Kalça bölgesi yağlanma tipi. Bu yağlanma tipinde yağlar deri altında yoğunlaştığından diyabet için risk oluşturmuyor.

Fazla kiloların bel, kalça veya göbek bölgesi gibi vücudun değişik yerlerinde yoğunlaşması kandaki metabolitlerin (organik bileşiklerin) miktarını da etkiliyor. Örneğin kadınlarda fazla kiloların bel bölgesinde birikmesi kanda 21 metabolitin miktarını değiştiriyor.

  • Yapılan analizler kanında düşük miktarda Lesitin bulunan kadınların bel bölgesinde yağlanmanın daha fazla, kanında yüksek miktarda Lesitin bulunan kadınların ise kalça bölgesinde yağlanmanın olduğunu gösteriyor. Başka bir ifadeyle kanda fazla miktarda lesitin bulunması diyabet riskinin varlığını işaret ediyor.
  • Erkeklerde fazla kiloların göbek bölgesinde birikmesi bel ve kalçada birikmesi daha fazla diyabet riskinin olduğunu işaret ediyor. Erkeklerde kalçada yağlanma diyabet riski için fazla bir şey ifade etmiyor. (3)

Yağlı yiyecekler Tip 2 diyabet riskini artırıyor

Yağlı gıdaların kalori bakımından zengin gıdalar olduğu ve yenildikten sonra uzun bir süre tok tuttuğu düşünülür. Gerçekten durum böyle mi acaba ?

Köln üniversitesi’nden Jens Brüning in yaptığı araştırma durumun böyle olmadığını aksine yüksek yağlı gıdalarla beslenen farelerin üçüncü günün sonunda beyninin şeker kaynaklarının tükendiğini ve derhal şeker alınması için alarm verdiğini gösteriyor.

Yağlı gıdaların alımıyla birlikte neden şeker alma ihtiyacı artıyor?: Bu konuya geçmeden önce sağlıklı bir insanda beynin şeker ihtiyacını nasıl karşıladığını kısaca anlatmakta gerekiyor. Şeker, yaşamsal önem sahip iyi bir enerji kaynağıdır ve bütün hücrelerin enerji için şekere ihtiyacı vardır ve beyin hücreleri için şekerin önemi daha da büyüktür. Gıdalar yolu ile alınan şeker, özel moleküller aracılığı ile beyin hücrelerine taşınır.

Şeker beyne nasıl alınıyor: Sağlıklı insanlarda beyin enerjisiz kaldığında hemen reaksiyon4 göstererek enerji sağlamanın yolunu arar. Bunun için bağışıklık sistemi tarafından büyüme faktörü VEGF devreye sokulur ve GLUT-1 adında şeker taşıyıcı özel moleküllerin oluşturulması için komut verilir. Yeni oluşan GLUT-1 (Glucosetransporter) molekülleri kandaki şekeri alarak beyne taşır. Bu işlemin yaşamsal iki önemi vardır. Birincisi, kandaki şekerin normal seviyeye düşürülmesi, ikincisi hücrelerin ihtiyacı olan enerjinin şeker ile karşılanması.

Yağlı gıdalar şeker alımını engelliyor: Yağlı yiyeceklerde bulunan doymuş serbest yağ asitleri, Kan-Beyin Bariyerine şeker taşıyan GLUT-1 proteinlerinin miktarını azaltıyor. Bu da şekerin kanda kalarak kan şekerinin yükselmesine ve aynı zamanda beynin şekersiz kalarak alarm vermesine sebep oluyor (4). Beyin bir taraftan şeker alınması için vücuda komut verirken, diğer taraftan doymuş serbest yağ asitleri şekerin hücrelere gitmesi engelleyerek Tip 2 Diyabet nin oluşmasına yol açıyor.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Uzun süre yüksek yağlı yiyeceklerle beslenmek metabolizmada bir takım olumsuzluklara sebep oluyor ve bu da diyabet 2 riskini yükseltiyor.

Açlığın Tip 2 diyabet üzerinde olumlu etkisi

Moleküler düzeyde aç kalınırsa ne olur?

Son yıllarda Tip 2 diyabet ve diğer metabolik rahatsızlıkların tedaviye dönük araştırmalarında İntermittent fasting (Aralıklı açlık) olarak adlandırılan bir yöntem uygulanıyor.

Aralıklı açlık modu ve GADD45β proteinin Tip 2 diyabete olumlu etkisi

GADD45β proteini, 19 kromozomda bulunan GADD45β geni tarafından kodlanan ve 5karaciğere yağ asitlerinin alımını kontrol eden önemli bir proteindir. GADD45β ‘nin bilinen bu görevinin dışında başka bir fonksiyonunun daha olduğu keşfedildi.

Alman Diyabet Araştırma Merkezi (DZD) ile Alman Kanser Araştırma Merkezinin (DKFZ) ortaklaşa yaptığı bir araştırmada GADD45β protein nin Tip 2 diyabete etkisi olup olmadığı araştırıldı ve GADD45β nin bilinen fonksiyonunun dışında Tip 2 diyabete iyi gelen pozitif bir fonksiyonunun olduğu keşfedildi.

Nedir bu yeni fonksiyon: Metabolizma Aralıklı açlık moduna girmesiyle birlikte vücut derhal daha fazla GADD45β üretilmesi için komut veriypr ve üretilen GADD45β karaciğerin daha az yağlanmasını sağlayarak kan şekerini normal seviyeye getiriyor. 

Sonuç 

  • Aralıklı açlık modu, ilgili genin çalışmasını teşvik ederek daha fazla GADD45β proteini üretilmesine sebep oluyor. Bu da kan şekerinin düzene girmesine yardımcı oluyor ve aynı zamanda karaciğer yağlanmasını da engelliyor (5)
  • Fazla yemek, ilgili genin çalışmasını bloke ederek daha az GADD45β proteini üretilmesine sebep oluyor. Doğal olarak bu istenmeyen bir durum. Çünkü kan şekeri yükseliyor, karaciğer yağlanıyor.

Kırmızı et, Tip 2 diyabet riskini artırıyor6

Kırmızı et tüketiminin Tip 2 diyabet riskini artırdığını gösteren birçok araştırma bulunmakta. Bu araştırmalardan biri de Alman Diyabet Araştırma Merkezi (DZD) tarafından uzun yıllar süren, 27.500 kişiyi kapsayan büyük çaplı bir araştırma. DZD nin yaptığı bu araştırmanın sonuçları günlük 150 gram kırmızı et tüketenlerde (sığır, kuzu ya da domuz eti olabilir) Tip 2 diyabet riskinin % 80 oranında arttığını gösteriyor.

Kırmızı etin metabolizmaya olumsuz etkisi

Kırmızı et tüketen ve aynı zamanda Tip 2 Diyabet hastası olan 2681 kişinin yapılan analizleri, bu kişilerin kanında yüksek miktarda ferritin, düşük miktarda glisin ve yüksek miktarlarda dört farklı yağın bulunduğunu gösteriyor.

Bu ne anlama geliyor?

Ferritin artması ve Glisin’in azalması vücutta Tip 2 diyabete giden yolda zincirleme reaksiyonların oluşmasına sebep oluyor.

  1. İhtiyaç fazlası ferritin hücrede oksidatif strese neden olur. Bu durum serbest radikallerin vücutta artması anlamına gelir ki, bu da vücut için olumsuz bir durumdur.
  2. Glisin ise vücudu zararlılardan arındıran bir proteindir. Oksidatif strese ile oluşan demir bileşikleri Glisin sayesinde vücuttan atılır. Et tüketimi glisin’in azalmasına buna paralel olarak demir bileşiklerinin vücutta artmasına sebep olur.
  3. Artan demir bileşikleri de iltihaplı tepkimelere, iltihaplı tepkimeler de Tip 2 diyabet in başlamasına sebep olur. (6)

Ailenin yaşam tarzındaki yanlışlık doğacak çocuğu diyabet hastası yapabiliyor

Genetik olarak diyabet riski taşımayan bir aile epigenetik nedenlerle (çevrenin genlere etkisiyle) doğacak olan çocuklarının diyabet hastası olmasına sebep olabiliyor. Konuya Helmholtz Zentrum München’de (DZD) yapılan bir araştırma ile açıklık getirildi.7

Araştırmanın daha iyi anlaşılması için uygulanan metodu basamak basamak anlatmakta fayda var.

  1. Önce sağlıklı erkek bir fareden sperm hücresi alındı ve bu sperm hücresi sağlıklı bir dişiden alınan yumurta hücresi ile tüp içerisinde döllendi. (vitro-Fertilisation)
  2. Aynı erkek fare bir süre çok yağlı yiyeceklerle beslenerek obez yapıldı ve fare obez yapıldıktan sonra tekrar sperm hücresi alınıp yine aynı dişi den alınan başka bir yumurta hücresi ile tüp içerisinde döllendi.
  3. Birinci ve ikinci döllenmiş yumurta genetik olarak birbirinin aynı olan iki dişi bir farenin rahmine transfer edildi.

Sonuç: Doğan iki yavru genetik olarak aynı olmasına rağmen birinci yavru sağlıklı, ikinci yavru obez doğdu. Yapılan kan analizlerinde birinci yavrunun kan şekeri normal çıkarken, ikinci yavrunun Tip 2 diyabet hastası olduğu tespit edildi.

  • Soru: İkinci farenin geninde ne değişti de obez oldu? Daha doğrusu epigenetik 8faktör babanın genini nasıl değiştirdi.
  • Cevap: Aslında babanın gen diziliminde bir değişiklik olmadı, sadece yüksek yağlı gıdalar nedeniyle babanın ilgili genine bir Metil Grubu bağlanarak genin fazla çalışması teşvik edildi ve babanın bu Metil Gruplu geni yavruya geçti ve yavru bu yüzden obez doğdu.

Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Ebeveynlerin yaşam stili genlerin kalitesini belirliyor. Sağlıklı yaşayan, sağlıklı beslenen, spor yapan anne babanın çocuklarının sağlıklı doğma şansı yüksek. Eğer anne baba, sigara içiyor ve alkol kullanıyor, hareketsiz ve stresli bir yaşam sürüyorsa, sağlıksız koşullarda yaşıyorsa genetik olarak sağlam olsalar bile çocuklarının sağlıksız doğma olasılığı yüksek oluyor. (7) (8)

Bağırsak florası ve Tip 2 Diyabet arasındaki ilişki

Yapılan birçok araştırma Tip 2 Diyabet hastaları ile normal kişilerin bağırsak florası ve bağırsak hormonlar arasında farklılıklar olduğunu gösteriyor. Aşağıda bu konuda yapılmış üç değerli araştırma bulunmaktadır.

1- Araştırma: Tip 2 diyabet hastaları için “İzomaltuloz Şekeri” daha iyi

Alman Diyabet Araştırma Merkezinin (DZD) yapmış olduğu araştırma, Tip 2 diyabet hastalarının normal şeker yerine Disakkarit izomaltuloz (Palatinose) kullanmalarının daha uygun olacağını gösteriyor.

İzomaltuloz’un bu olumlu etkisi, bağırsaklarda görev yapan ve vücudun insülin ekonomisini düzene sokan GLP-1 ve GIP adında iki hormonun salınımında değişikliklere sebep olmasından kaynaklanıyor.

İzomaltuloz şekeri insülin miktarını artırırken, kan sekerini düşürüyor

Tip 2 diyabet hastası 10 yetişkin ile yapılan bu araştırmada hastaların bir kısmına 50 gr izomaltuloz, diğer kısmına ise 50 gr beyaz şeker verildi. Bir süre sonra yapılan kan analizleri izomaltuloz verilen deneklerin kanında şekerin % 20 daha az, insülin % 55 daha fazla olduğunu gösterdi. Ayrıca bağırsaklarda yapılan ölçümlerde İzomaltuloz verilen deneklerin diğer gruptakilere göre GIP miktarının daha az, GLP-1 miktarının daha fazla olduğu bulundu.

İki şeker de tatlı ve kalorileri aşağı yukarı aynı ama kimyasal yapılarındaki farklılıklar 9bağırsaklarda farklı ezilmelerine sebep oluyor. Normal şeker bağırsaklarda çabuk emilirken izomaltuloz yapısı gereği daha uzun süre kalıyor.

Sonuç: Bu araştırma açık bir şekilde Tip 2 diyabet hastalarının normal şeker tüketmek yerine izomaltuloz şekeri tüketmenin daha iyi olacağını gösteriyor. (9)

2- Araştırma: Probiyotik Lactobacillus reuteri insülini düzenleyici etkisi

Tip 2 Diyabet hastalığının bağırsak florası ile ilgili olduğunu gösteren bir diğer araştırma da Düsseldorf’ta bulunan Alman Diyabet Merkezi tarafından yapılan araştırma. Bu araştırmada günlük olarak Probiyotik lactobacillus reuteri kullanımının, özellikle yemeklerden sonra kandaki şekerin yüksek veya düşük olmasına göre bağırsaklarda GLP-1 ve GLP-2 hormonlarını artırıyor. Ve bu artış insülin üretiminin % 49 oranından yükselmesine sebep oluyor.

Probiyotikler nedir?

Probiyotikler, insan vücudunda özellikle bağırsaklarda görev yapan ve bağırsak florasını düzenleyen doğal dost bakterin ve mayaların genel ismidir. Lactobacillus reuteri ise bu gruba dahil olan ve doğumdan itibaren insan vücudunda ve hatta anne sütünde bile bulunan doğal bir bakteridir. Lactobacillus reuteri aynı zamanda, vücutta bulunan zararlı patojenler karşı da mücadele eder.

Probiyotikler, yoğurt, peynir, kefir, bitter çikolata, ayran, keçi sütü gibi gıdalarda bulunduğu için bu gıdaları tüketerek bu bakterileri dışarıdan almak mümkün.

Sonuç olarak bu araştırma Lactobacillus reuteri ile hazırlanmış ilaçlarların Tip 2 diyabetin tedavi edilebilir veya en azından bu hastalarda kan şekerinin önemli oranda aşağı çekilebilir. (9)

3- Araştırma: Tip 2 diyabet riskini önceden tespit etmek mümkün olabilir !

Yukarıda da belirtildiği gibi yapılan birçok araştırma sağlıklı kişilerle Tip 2 diyabet hastalarının bağırsak florasının farklı olduğunu gösteriyor. Bu bilgi ışığında Tip 2 diyabet daha henüz 10başlamadan yani kişi henüz sağlıklıyken, bağırsak florasındaki bakterilerin çeşidi veya sayısı veya bağırsak florasındaki başka kriterler o kişinin risk altında olup olmadığını hakkında bir ipucu verebilir mi ? 

Münih Alman Diyabet Merkezi tarafından yapılan araştırmada tam da bu soruya cevap arandı. Hemen belirtelim, cevap bulundu ama araştırma gebelik diyabeti sorunu yaşayan küçük bir grupla yapıldığı o yüzden şimdilik kesin bir şey söylemek için henüz erken. Zira sonuçların bir kez daha teyid edilmesi için büyük gruplar ile bir dizi araştırmanın daha yapılması gerekiyor.

Bu araştırmada dikkate değer ne bulundu?

Yapılan bu araştırmadan çıkan sonuçlar risk altındaki kişilerin bağırsağında Prevotellaceae adın bir bakteri ailesinin artışa geçtiğini gösteriyor. Bu bakterinin ürettiği enzim bakteri yüzeyindeki koruyucu mukus tabakasına zarar vererek bağırsağın bariyer fonksiyonunu azaltıyor. Bu durum ise iltihaplanmalara yol açarak insülin duyarlılığının azalmasına dolayısıyla kan şekerinin yükselmesine sebep oluyor. (10)


 

Diyabet hakkında hazırlanmış diğer makaleler


Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

  1. TGFβ contributes to impaired exercise response by suppression of mitochondrial key regulators in skeletal muscle
  2. The genetic architecture of type 2 diabetes
  3. Specific Metabolic Markers Are Associated with Future Waist-Gaining Phenotype in Women
  4. Myeloid-Cell-Derived VEGF Maintains Brain Glucose Uptake and Limits Cognitive Impairment in Obesity
  5. Fasting-induced liver GADD45β restrains hepatic fatty acid uptake and improves metabolic health
  6. Amino acids, lipid metabolites, and ferritin as potential mediators linking red meat consumption to type 2 diabetes
  7. Epigenetic germline inheritance of diet-induced obesity and insulin resistance
  8. Early hypermethylation of hepatic Igfbp2 results in its reduced expression preceding fatty liver in mice
  9. Effects of Palatinose and Sucrose Intake on Glucose Metabolism and Incretin Secretion in Subjects With Type 2 Diabetes
  10. The stool microbiota of insulin resistant women with recent gestational diabetes, a high risk group for type 2 diabetes
  11. A Prospective Study of Weight Training and Risk of Type 2 Diabetes Mellitus in Men

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

 
11 Yorum

Yazan: 14. Ekim 2016 in Allgemein

 

11 responses to “Tip 2 Diyabete karşı alınacak basit önlemler ve teşhis-tedavideki yeni gelişmeler

  1. Hikmet Geçkil

    16. Kasım 2016 at 11:35

    Sevgili Mehmet Hocam,
    Bu görünümü güzel ve içeriği ise buram buram bilgi ve bilim olan blogunuzu henüz yeni keşfettim. Bu kadar şeyi linklerini de koyarak nasıl sunabiliyorsunuz? Bu işin ne kadar enerji ve beyin aktivitesi gerektirdiğini bilen birisi olarak, elinize sağlık diyorum. Ara ara bazı ele aldığınız konuları blogumda paylaşmak (tabi atif yaparak) beni mutlu edecektir.

    Bu güzel blogu bilim için kafa yoran her meraklıya tavsiye ederim. Türkçe yazılan özgün birkaç bilim blogundan biri…
    Prof. Dr. Hikmet Geçkil

    Beğen

     
    • saltuerk

      16. Kasım 2016 at 12:09

      Sevgili Hikmet Hocam,
      beni motive edici bu güzel yorumunuzdan dolayı size teşekkür ederim. Haklısınız bu iş büyük özveri gerektiriyor, araştırmak, doğru ve güvenilir kaynaklara ulaşmak onun teknik dilini anlamak, sonra sadeleştirerek herkesin anlayacağı formata getirmek oldukça zaman alan bir uğraş. Ama insanlara bir parça ışık verebiliyorsam onun memnuniyeti bana yetiyor.
      Bu değerli görüşlerinizi burada bizimle paylaştığınız için size tekrar tesekkür ediyorum.
      Hoşçakalın

      Beğen

       
      • Hikmet Geçkil

        17. Kasım 2016 at 21:48

        Sevgili Mehmet Hocam,
        Esas blogumun bilimblogum.wordpress.com adresinde olduğunu ve bir kopyasının ise Blogger’da olduğunu belirtmek isterim. Saygılarımla,
        Hikmet Geçkil

        Liked by 1 kişi

         
  2. saltuerk

    18. Kasım 2016 at 09:31

    Farkettim sayin Hikmet Hocam.
    Dolu dolu bir sayfa yapmissiniz emeginize saglik, yazilarinizi zevkle okumaya devam ediyorum.

    Beğen

     
  3. Hikmet Geçkil

    18. Kasım 2016 at 12:22

    Sevgili Mehmet Hocam,

    Blogumu takip edenlerin sayısına ve yorum sayısına (esasen nerede ise hiç yorum yok!) bakınca, boşuna akıntıya kürek mi çekiyorum diye düşünüyorum.

    Ülkemizde ne yazık ki bilim insanları bile bilim yazılarını okumuyor sanırım.

    Takip ettiğim aşağıdaki, siteye ara sıra baktığımda yapılan harika yorumları görünce, acaba ben mi saçma sapan şeyler yazıyorum da kimsecikler ilgilenmiyor diye bir aşağılık kompleksine kapılıyorum.

    http://sandwalk.blogspot.com.tr

    Saygılar,
    Hikmet

    Liked by 1 kişi

     
  4. saltuerk

    18. Kasım 2016 at 13:06

    Sayın Hikmet Hocam,

    Sanırım ilginin az olması konusunun birkaç boyutu var. İzninizle bunların birkaç tanesini başlıklar halinde özetleyeyim.
    – Öncelikler bizim Bloglar facebook ve twiter gibi interaktif sayfalar olmadığı için yorum yazmak veya “Beğen” tuşuna basmak insanlara biraz anlamsız geliyor olabilir.
    – Yabancı site ve Bloglar konusunda haklısınız. Yabancı siteler ve bloglarda okuyucu yorumları ve “Beğen” tusuna basma yoğunluğu oldukça fazla. Sanırım bu da toplumsal mentalite ile ilgili bir durum.
    – Diğer bir konu ise Türkiyede kitap okuma alışkanlığının % 0,01 civarında olması. Haliyle bu durum yazdıklarımızın daha az ilgi görmesine sebep oluyor.

    Bazen ben de boşa kürek salladığım fikrine kapılıyorum ama yine de pes etmiyorum.

    Yazılarımda çok fazla insanın ilgisini çekmesi için her kesimi ilgilendiren “Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri” gibi popüler konulara ağırlık veriyorum.

    Saygılar
    Mehmet

    Beğen

     
  5. Sadettin ÇEVİK

    5. Şubat 2017 at 21:46

    Sizin gibi bilimle bilgi yayanlar için tek kelime edebilirim ; “Sağ olun var olun, ülkemizin size ve sizin gibi bilgisini saklamayanlara ihtiyacı var.” TEŞEKKÜRLER.

    Liked by 1 kişi

     
    • Sadettin ÇEVİK

      5. Şubat 2017 at 21:50

      Bu arada ben de Tip II diabet hastasıyım ve sıkılmadan yılmadan bu hastalığıma kalıcı ve kesin çözüm arıyorum umarım bir gün bulurum , umarım sizde bir çare bulursunuz..

      Liked by 1 kişi

       
  6. Melda Ağırbaşlı

    21. Mayıs 2018 at 03:21

    Hocam muhteşem emek ve bilim ürünü yazılarınıza hayranlık ve takdirimi kabul buyurun.

    Liked by 1 kişi

     
    • saltuerk

      21. Mayıs 2018 at 12:12

      Teşekkür ederim Melda hanım. Sizlerin takdiri yeni araştırmaları yayınlama isteğimi arttırıyor. Ben de sizlere teşekkür ederim ilgi ile okuduğunuz için.

      Beğen

       

Yorum bırakın